Holmes ve Watson
“Sherlock Holmes” üç yıl önce ezelî düşmanı, suç örgütü lideri “Profesör Moriarty”yi ele geçirmek için bir tuzak kurmuş ve örgütün merkezine kadar onu takip etmiştir. Holmes, kurduğu tuzak sayesinde Moriarty’yi ağına düşürecek, elde edilecek kanıtlar sayesinde de, “Scotland Yard” Moriarty ve adamlarını tutuklayıp mahkûm edebilecektir. Fakat Moriarty’nin tuzağa düşmesi için üç günlük bir süre gerekmektedir. Bu nedenle Holmes, taktik gereği en yakın ve en güvendiği arkadaşı Watson’la birlikte Batı Avrupa’ya doğru yola çıkar…
Moriarty’nin ve adamlarının tutuklanacağı üçüncü gün geldiğinde, Scotland Yard’dan Holmes ile çalışan bir müfettişin göndereceği telgrafı almak üzere Strasburg’a giderler. Suç örgütünün neredeyse tamamı yakalanıp demir parmaklıklar arkasına atılmıştır. Geriye sadece mucizevi bir şekilde kaçmayı başaran “Profesör Moriarty” kalmıştır. Holmes ve Watson, Meiringen’e, oradan da Rosenlaui’ye gitmek için yola çıkar. “Reichenbach Şelâlesi”nin yakınlarına geldiklerinde mola verirler. Bu korkutucu, sarp, parlak kayalıklarla kaplı uçsuz bucaksız uçurumu ve yuttuğu suları geride bırakıp yola çıkacakları sırada, sabah ayrıldıkları otelden gelen birinin getirdiği mesaj plânlarını değiştirmelerine sebep olur. Tüberkülozun son safhasında olan İngiliz bir kadının yardım çığlığına Doktor Watson kayıtsız kalamaz ve Holmes ile yolları bir süreliğine ayrılır. Holmes tek başına Rosenlaui’ye devam edecek, Watson da işi bittiğinde o gece ona katılacaktır. Watson tam gitmek üzereyken dönüp Holmes’e bakar, ve onun sırtını bir kayaya yaslayarak, kollarını kavuşturmuş bir hâlde uçuruma, akan suya baktığını görür…
Watson otele gittiğinde hasta olan İngiliz kadının orada olmadığını görür ve bunun bir tuzak olduğunu anlar. Hemen Holmes’ün yanına şelâleye döner, onu son gördüğü yere bakar, ama Holmes yoktur… Uçuruma giden ama geri dönmeyen iki farklı ayak izi görür. Toprağa, parçalanmış dal parçalarına bakarak şiddetli bir kargaşanın yaşandığını anlar… Bir süre sonra Holmes’ün sigara tabakasını bulur. İçinde Holmes’ün not defterinden koparılmış üç sayfa dolusu ona hitaben yazılmış bir mesaj vardır. Bir süre sonra da üzüntülü, düşünceli ve şüphe içinde oradan ayrılır…
O günden sonra aradan üç yıl geçmesine rağmen Holmes’ü gören olmamış, cesedi de bulunamamıştır. Holmes, tuzak kurarken tuzağa düşmüş, “Riechenbach Şelâlesi”nde kaybolmuştur. Ezelî düşmanı “Moriarty” ile girdiği mücadele sonrasında “Moriarty” ile birlikte uçurumdan düşerek öldüğü düşünülmektedir… Ama her şey, İskoçya’da bir akıl hastanesinde görevli Dr. Evans tarafından Watson’a gönderilen bir mesajla yön değiştirir. Mesajda ; fiziksel olarak birbirine benzeyen ve “Holmes” olduklarını iddia eden üç kişinin, Holmes’ün en yakın arkadaşı tarafından teşhis edilmesi istenmektedir. Watson, elbette Holmes’ün cesedinin bir türlü bulunamamış olmasından dolayı, bir takım sahtekârların onun kimliğine sahip çıkmak için bu tür sinir bozucu ve tuhaf yalanlara başvurarak garip ‘yanılsamalar’ içinde olabileceklerini görmüş, yaşamış biridir. Bundan da bir sonuç çıkmayacağını düşünür… Ama yine de, akıl hastanesine gitmekten kendini alıkoyamaz… Oyun, buradan başlar…
Çevirmenin notları :
Oyun ; Sir Arthur Conan Doyl’un yarattığı, polisiye edebiyatının öncülerinden olan Britanyalı kahraman dedektif “Sherlock Holmes” ve onun yakın arkadaşı, sırdaşı “Dr. Watson”ın hikâyelerinden yola çıkılarak yazılmış, sağlam olay örgüsünün yanı sıra, diyalogları ve özellikle sürprizli sonuyla dikkat çekiyor…
İyi işlenmiş polisiye kurgusuyla ; merak, heyecan ve gerilim ögelerinin yerinde kullanıldığı, yaşanan olayların zekice ve ustalıkla irdelenip aktarıldığı, neden – sonuç ilişkilerinin güçlü bir kurmacayla buluşturulduğu, etkileyici bir anlatıma, görselliğe ve gizeme sahip başarılı bir polisiye oyun.